KADERİ EN İYİ ANLATAN 18 AYET

Kader İslam toplumunda olduğu gibi tüm ortamlarda en fazla tartışılan bir konu olmaya devam ediyor.
Zaman zaman bu konuda isyanların ve aykırı feryatların yükseldiğini görürüz. Oysa İslam, bizi olumsuz etkileyen olaylar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini örnek bir peygamberi ve ona uyan sahabeleri aracılığıyla apaçık ortaya koymuştur. Yüce peygamberimiz bir yatsı namazından sonra cemaate dönerek: “biliyor musunuz, yüz yıl sonra içinizden kimse kalmayacak” buyurdular.
Hz. Musa, bir duasında kendisinden daha bilgili bir insan olup olmadığını Allaha sorar. Gayesi sadece o kişiden istifade etmektir.   Allah cc, Hz. Musa'ya, böyle bir kişi olduğunu ve onu görmek için de "Mecmaü'l-Bahreyn"e (iki denizin birleştiği yer Akdeniz’le Hint okyanusunu birleştiren Kızıldeniz olabilir) kadar gitmesini işaret eder.
Hz. Musa da emre icabet ederek yanına bir genç alır ve yola koyulur. Bu genç Yuşa b. Nun'dur. (Yuşa a.s. ın mezarı İstanbul Yuşa tepesindedir) Yolda büyük bir kayanın yanına varırlar. Orada bir müddet istirahat edilir. Bu arada zembillerindeki ölü balık birden canlanır ve denize dalıverir; derken gözden kaybolur.
 Hz. Musa ile a.s. bir müddet yürürler. Kendilerinde bir yorgunluk ve açlık hissettiklerinde Hz. Musa'nın teklifiyle yemek yemeye karar verirler. O esnada Hz. Yuşa unuttuğu bir meseleyi hatırlar; balığın canlanıp denize atlayıp gittiğini. Daha sonra oranın bir buluşma yeri olduğunu anlayıp geriye dönerler. Hızır'ı a.s. orada duruyor görürler. Kur’an-ı Kerim Hızır’ı, kendisine "Ledün ilmi" verilen bir kul olarak anlatır. 
Yukarıda 18 ayette anlatılan olayın giriş kısmını önceki ayetlerden özetlemeye çalıştım şimdi aşağıdaki 18 ayet mealine yukarıdaki özetin devamı olarak dikkatle bakın:
“Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? Dedi.
Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?
Musa: İnşallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem.
(Hızır) Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! Dedi.
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! Dedi.
 (Hızır:) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi.
Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.
 Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın!
(Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi.
Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın.
Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi.
(Hızır) şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır.
Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.
Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı. Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk. Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin. Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.” (Kehf / 65-82)
İşte bütün semavi, arazi, enfüsi ve afaki afet ve belaların içyüzü de böyle bir şey olup anlamamız kavramamız imkânsızdır. Ancak bütün olayların mutlaka bir de maddi tarafı ve görünür sebebi vardır. Bir gencin Hızır tarafından öldürülmesinin de maddi bir sebebi mutlaka vardır. İdam cezası almış olabilir, eceli gelip işi Azrail Hızır’a havale etmiş olabilir mesela.  
Kader konusunu Allaha teslimiyetten başka anlama yöntemi yoktur. Bu konuda sizlere yakında Tebbet örneğini de anlatmaya çalışacağım inşallah.

Paylaş

İLGİLİ HABERLER

İleri
« Önceki
Önceki
Sonraki »