Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KÂTELEHÜMÜLLAH!

Lanetlerin en büyüğü olan ilahi terimdir. İki ayette geçmektedir: 
“Yahudiler, “Üzeyr, Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih,Allah’ın oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah, onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!” (Tevbe / 30)
“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!” (Münafikun)
Ayetlerde görüldüğü gibi Türkçe karşılığı “Allah onları kahretsin!” dir. Bu ilahi bedduanın hedefi birincide Yahudiler ikincide ise münafıklardır.
Geçenlerde bir yerel TV kanalında gördüm. Kentin tanınmış hocalarından birisi anlatıyordu: “Meğer bunlar neymiş, menfaat şebekesiymişler, zaten biliyorduk da söylemeye çekiniyorduk. Kâtelehümüllah! Allah onları kahretsin!”
Hocanın sözünü ettiği Türkiye’de yerleşik bir cemaattir. İyi veya kötü bir cemaat, hatalı kusurlu bir cemaattir. Siyasete bulaşarak kendini heder eden bir cemaattir, anladık ama…
Bu hocanın yaptığını tarihin hiçbir döneminde başka yapan bir İslam âlimi görmek imkânsızdır. Evet, bütün meslekler gibi hocalık mesleğine sahip olan toplulukta da kıskançlıklar çekememeler olabilir. Siyasete karşı yaranmak veya yaranmamak için ayağa düşenler birbirine girenler olabilir. Ama evet ama: ne kadar günahkâr olursa olsun “Kâtelehümüllah! Allah onları kahretsin!”” tarzında bir lanetleme akıl karı değildir. Müslümanın bu tarz olaylar karşısında demesi gereken söz: “Allah onları hidayet etsin”, olmalıdır.
Şahsen tekrar yineleyeyim ki hiçbir cemaate bağlılığımdan veya bağlı olmayışımdan böyle bir tepki vermiş değilim. Benim tek kaygım İslam birliğinin içte ve dışta zedelenmemesidir. Evet, tek üzüntüm Ümmetin birliği aşkıdır.
Sayın hocam! Sizi böyle coşturan nedir Allah aşkına? Bundan iki sene önce şiddette sizinki kadar olmasa da ona yakın bir lanetleme ve mübahele yapan bir hoca çıkmıştı ve bu lanetinden ötürü halk nezdindeki sevilirliği diplere vurmuştu.
Sizi şahsen bu hallere düşüren gerçek sebebi öğrenmek istiyorum. Ben o zaman o hocaya da ”Olmadı Hocam! Bu Beddua Olmadı” başlığıyla bir makale yayınlamıştım istersen bir de ona göz at ve tevbe etmekte acele et.
Tabi sen bu yazıyı görmeyeceksin veya tanıdıklarından birinin gözüne ilişecek sana bir şekilde çıtlatacaklardır. O zaman da üstlenmeyecek ve kabullenmeyecek ve ben demedim havalarına gireceksin biliyorum. Ama Ümmetin Birliği Aşkına bir kez düşünmeni istiyorum.
O ala meleinnas yaptığın konuşma kime ne kazandırdı acaba? Cemai ve fırkavi getiriler uğruna Müslümanların fırkalaşmada derinleşmelerine bir kazma da siz vurdunuz kabul edin.
Şimdi siz hiç dilinizden düşürmediğiniz:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Al-i Imran / 103)
Ayet-i kerimesini ya hiç anlamamışsınız ya da bu lanetlemenizle neuzü billah bu ayette sözü edilen fırkalardan birisine bağlı olan milyonlarca masum Müslümanı tekfir ediyorsunuz manası çıkar. Tabi ki siz bir açıklama yapma gereği duymazsanız. (29-02-2016)

KADERİ EN İYİ ANLATAN 18 AYET

Kader İslam toplumunda olduğu gibi tüm ortamlarda en fazla tartışılan bir konu olmaya devam ediyor.
Zaman zaman bu konuda isyanların ve aykırı feryatların yükseldiğini görürüz. Oysa İslam, bizi olumsuz etkileyen olaylar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini örnek bir peygamberi ve ona uyan sahabeleri aracılığıyla apaçık ortaya koymuştur. Yüce peygamberimiz bir yatsı namazından sonra cemaate dönerek: “biliyor musunuz, yüz yıl sonra içinizden kimse kalmayacak” buyurdular.
Hz. Musa, bir duasında kendisinden daha bilgili bir insan olup olmadığını Allaha sorar. Gayesi sadece o kişiden istifade etmektir.   Allah cc, Hz. Musa'ya, böyle bir kişi olduğunu ve onu görmek için de "Mecmaü'l-Bahreyn"e (iki denizin birleştiği yer Akdeniz’le Hint okyanusunu birleştiren Kızıldeniz olabilir) kadar gitmesini işaret eder.
Hz. Musa da emre icabet ederek yanına bir genç alır ve yola koyulur. Bu genç Yuşa b. Nun'dur. (Yuşa a.s. ın mezarı İstanbul Yuşa tepesindedir) Yolda büyük bir kayanın yanına varırlar. Orada bir müddet istirahat edilir. Bu arada zembillerindeki ölü balık birden canlanır ve denize dalıverir; derken gözden kaybolur.
 Hz. Musa ile a.s. bir müddet yürürler. Kendilerinde bir yorgunluk ve açlık hissettiklerinde Hz. Musa'nın teklifiyle yemek yemeye karar verirler. O esnada Hz. Yuşa unuttuğu bir meseleyi hatırlar; balığın canlanıp denize atlayıp gittiğini. Daha sonra oranın bir buluşma yeri olduğunu anlayıp geriye dönerler. Hızır'ı a.s. orada duruyor görürler. Kur’an-ı Kerim Hızır’ı, kendisine "Ledün ilmi" verilen bir kul olarak anlatır. 
Yukarıda 18 ayette anlatılan olayın giriş kısmını önceki ayetlerden özetlemeye çalıştım şimdi aşağıdaki 18 ayet mealine yukarıdaki özetin devamı olarak dikkatle bakın:
“Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? Dedi.
Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?
Musa: İnşallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem.
(Hızır) Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! Dedi.
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! Dedi.
 (Hızır:) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi.
Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.
 Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın!
(Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi.
Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın.
Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi.
(Hızır) şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır.
Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.
Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı. Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk. Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin. Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.” (Kehf / 65-82)
İşte bütün semavi, arazi, enfüsi ve afaki afet ve belaların içyüzü de böyle bir şey olup anlamamız kavramamız imkânsızdır. Ancak bütün olayların mutlaka bir de maddi tarafı ve görünür sebebi vardır. Bir gencin Hızır tarafından öldürülmesinin de maddi bir sebebi mutlaka vardır. İdam cezası almış olabilir, eceli gelip işi Azrail Hızır’a havale etmiş olabilir mesela.  
Kader konusunu Allaha teslimiyetten başka anlama yöntemi yoktur. Bu konuda sizlere yakında Tebbet örneğini de anlatmaya çalışacağım inşallah.

TERÖR SORUNUNA İSLAMİ YAKLAŞIM

Müslüman asla terörist olamaz buna en başta şerefyap olduğu din mani olur.
Bugün dünya üzerindeki terör örgütleri incelendiğinde Marksist - Leninist örgütlerin başı çektiği görülecektir.
Aslında dünya ülkeleri ve BM gerçek anlamda ve samimi olarak her türlü teröre karşı dursalar kesinlikle bu terör eylemlerinin kökü kazınacaktır ancak menfaat ve çıkarları uğruna başka ülkeleri yok etmek veya ezmek isteyen daha güçlü ülkeler bu terör örgütlerini kullanmaktadırlar.
İslam’ın ve dinin, “efradını cami ağyarını mani” olan mükemmel tarifi her şeyi veciz bir biçimde özetlemektedir: “din; akıl sahiplerini kendi istek ve iradeleriyle bizzat iyi olan sonuca götüren ilahi bir yasadır”.
Bu tariften Müslümanlığın; iyilikten başka amacı olmayan bir din, zorlamayla tebliğ edilmeyecek olan bir hakikat ve tüm insanların savaşsız huzur içinde yaşamalarını hedefleyen bir gerçek olduğunu anlıyoruz.
Yaratıcı, doğanın dengesi için hayvanları birbirine kırdırırken insanlara insanca yaşayabilecekleri yasaları tek tek sıralamıştır;
1- Komşun aç ise sende tok olmayacaksın 2- Mallarının belli bir yüzdesini her yıl ekonomik olarak düşkün olanlara vereceksin. 3- Kendin için ne istiyorsan herkes için isteyeceksin 4- Kendine yapılmasını hoş görmediğini kimseye yapmayacaksın. 5- Kimseye başta öldürmek olmak üzere en ufak bir zarar vermeyeceksin aksi halde aynının sana uygulanacağını bileceksin.
6- Yakın akraban, çocukların ve düşmanın bile olsa adaletten taviz vermeyeceksin.
Her şeyden önce bir Müslüman, fert olarak terörden, haksızlıktan, zulümden, kul hakkı yemek ve her türlü başkalarına karşı zarar içeren hal ve hareketlerden uzak durmak zorundadır. Bu konuda, bizlere hayat rehberi olan Kur’an ve onun bize ulaştırıcısı yüce peygamberimiz a.s. her türlü yol ve yordamı göstermektedirler.
Yüce peygamberimizin kendisinden sonra büyük fitnelerin, bozgunların olacağını kıyametin de bu bozguncuların ve eşkıyanın hâkimiyeti sırasında kopacağını ve bu durumlarda Müslümanların ne yapması gerektiğini beyan buyurduğu pek çok hadis-i şerifi de mevcuttur. Şimdi günümüze ışık tutan iki hadis-i şerife bir bakalım:
“Resulullah (sav) buyurdular ki: "Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır." Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu: "Hayır," buyurdular. "Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!" "Zaaf da nedir ey Allah`ın Resulü?" denildi. "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular.” Kütüb-i Sitte Ravi : Sevban  Hadis No : 4771  
Bu sıhhatinde şüphe olmayan bu hadis-i şerifi yakından incelediğimizde göreceğiz ki bugünkü bela ve musibetlerin başında: düşmanın kalbinde bulunan bize ait korkunun gitmesi ve bizim kalbimize de "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" nun girmesi bulunmaktadır.Ey Kur’an’ı indiren, hesabı hızlı olan Allah’ım! Din ve vatan düşmanı teröristleri ve fraksiyonları hezimete uğrat, bizi onlara üstün kıl, onları sars, darmadağın et.
Ey dertlilere, çaresizlere ve belaya düşenlerin duasını kabul eden Allah’ım! Sen bize ve tüm Müslümanların başına gelen terör ve afetleri görüyorsun, bizleri gamdan, tasadan, kederden ve sıkıntılardan uzak tut!
Ey merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi! Zatının sevgisi, habibinin fazileti, kitabının sonsuz rahmeti, arşının şeref düğümleri ve ism-i a’zamının yüzü suyu hürmetine açıklarımızı kapat, korkularımızdan bizi emniyete al!
Allah’ım biz senin sevginin surları içinde korunabiliriz, senden başka ilah ve başvuracak yerimiz yoktur, Hz Muhammed senin son hak resulündür. Onun senin yanındaki makamı hakkı için onu bize şefaatçi yap, sen her şeye kadirsin, senin iznin ve gücün dışında hiçbir şeyin olması imkânsızdır. Âmin!Ey Kur’an’ı indiren, hesabı hızlı olan Allah’ım! Din ve vatan düşmanı teröristleri ve fraksiyonları hezimete uğrat, bizi onlara üstün kıl, onları sars, darmadağın et.
Ey dertlilere, çaresizlere ve belaya düşenlerin duasını kabul eden Allah’ım! Sen bize ve tüm Müslümanların başına gelen terör ve afetleri görüyorsun, bizleri gamdan, tasadan, kederden ve sıkıntılardan uzak tut!
Ey merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi! Zatının sevgisi, habibinin fazileti, kitabının sonsuz rahmeti, arşının şeref düğümleri ve ism-i a’zamının yüzü suyu hürmetine açıklarımızı kapat, korkularımızdan bizi emniyete al!
Allah’ım biz senin sevginin surları içinde korunabiliriz, senden başka ilah ve başvuracak yerimiz yoktur, Hz Muhammed senin son hak resulündür. Onun senin yanındaki makamı hakkı için onu bize şefaatçi yap, sen her şeye kadirsin, senin iznin ve gücün dışında hiçbir şeyin olması imkânsızdır. Âmin!Ey Kur’an’ı indiren, hesabı hızlı olan Allah’ım! Din ve vatan düşmanı teröristleri ve fraksiyonları hezimete uğrat, bizi onlara üstün kıl, onları sars, darmadağın et.
Ey dertlilere, çaresizlere ve belaya düşenlerin duasını kabul eden Allah’ım! Sen bize ve tüm Müslümanların başına gelen terör ve afetleri görüyorsun, bizleri gamdan, tasadan, kederden ve sıkıntılardan uzak tut!
Ey merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi! Zatının sevgisi, habibinin fazileti, kitabının sonsuz rahmeti, arşının şeref düğümleri ve ism-i a’zamının yüzü suyu hürmetine açıklarımızı kapat, korkularımızdan bizi emniyete al!
Allah’ım biz senin sevginin surları içinde korunabiliriz, senden başka ilah ve başvuracak yerimiz yoktur, Hz Muhammed senin son hak resulündür. Onun senin yanındaki makamı hakkı için onu bize şefaatçi yap, sen her şeye kadirsin, senin iznin ve gücün dışında hiçbir şeyin olması imkânsızdır. Âmin!Ey Kur’an’ı indiren, hesabı hızlı olan Allah’ım! Din ve vatan düşmanı teröristleri ve fraksiyonları hezimete uğrat, bizi onlara üstün kıl, onları sars, darmadağın et.
Ey dertlilere, çaresizlere ve belaya düşenlerin duasını kabul eden Allah’ım! Sen bize ve tüm Müslümanların başına gelen terör ve afetleri görüyorsun, bizleri gamdan, tasadan, kederden ve sıkıntılardan uzak tut!
Ey merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi! Zatının sevgisi, habibinin fazileti, kitabının sonsuz rahmeti, arşının şeref düğümleri ve ism-i a’zamının yüzü suyu hürmetine açıklarımızı kapat, korkularımızdan bizi emniyete al!
Allah’ım biz senin sevginin surları içinde korunabiliriz, senden başka ilah ve başvuracak yerimiz yoktur, Hz Muhammed senin son hak resulündür. Onun senin yanındaki makamı hakkı için onu bize şefaatçi yap, sen her şeye kadirsin, senin iznin ve gücün dışında hiçbir şeyin olması imkânsızdır. Âmin!Ey Kur’an’ı indiren, hesabı hızlı olan Allah’ım! Din ve vatan düşmanı teröristleri ve fraksiyonları hezimete uğrat, bizi onlara üstün kıl, onları sars, darmadağın et.
Ey dertlilere, çaresizlere ve belaya düşenlerin duasını kabul eden Allah’ım! Sen bize ve tüm Müslümanların başına gelen terör ve afetleri görüyorsun, bizleri gamdan, tasadan, kederden ve sıkıntılardan uzak tut!
Ey merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi! Zatının sevgisi, habibinin fazileti, kitabının sonsuz rahmeti, arşının şeref düğümleri ve ism-i a’zamının yüzü suyu hürmetine açıklarımızı kapat, korkularımızdan bizi emniyete al!
Allah’ım biz senin sevginin surları içinde korunabiliriz, senden başka ilah ve başvuracak yerimiz yoktur, Hz Muhammed senin son hak resulündür. Onun senin yanındaki makamı hakkı için onu bize şefaatçi yap, sen her şeye kadirsin, senin iznin ve gücün dışında hiçbir şeyin olması imkânsızdır. Âmin!Ey Kur’an’ı indiren, hesabı hızlı olan Allah’ım! Din ve vatan düşmanı teröristleri ve fraksiyonları hezimete uğrat, bizi onlara üstün kıl, onları sars, darmadağın et.
Ey dertlilere, çaresizlere ve belaya düşenlerin duasını kabul eden Allah’ım! Sen bize ve tüm Müslümanların başına gelen terör ve afetleri görüyorsun, bizleri gamdan, tasadan, kederden ve sıkıntılardan uzak tut!
Ey merhametlilerin en merhametlisi ve cömertlerin en cömerdi! Zatının sevgisi, habibinin fazileti, kitabının sonsuz rahmeti, arşının şeref düğümleri ve ism-i a’zamının yüzü suyu hürmetine açıklarımızı kapat, korkularımızdan bizi emniyete al!
Allah’ım biz senin sevginin surları içinde korunabiliriz, senden başka ilah ve başvuracak yerimiz yoktur, Hz Muhammed senin son hak resulündür. Onun senin yanındaki makamı hakkı için onu bize şefaatçi yap, sen her şeye kadirsin, senin iznin ve gücün dışında hiçbir şeyin olması imkânsızdır. Âmin!
Teröre karşı Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Endonezya ve Pakistan gibi ülkeler öncelik almalıdır. Bu ülkeler İslam ülkelerinin bir tür güvenlik konseyi görevini yapmalıdır.  
Bunu yapabilmemiz için ufuklu ve evrensel liderlere ihtiyacımız vardır. İslam ülkelerini toparlayacak, kararlar aldırabilecek İslam’ı iyi anlamış ve yorumlamış, basit ayrılıkları önemsemeden dünyanın gözleri önünde tüm Müslümanları karar alabilir hale getirecek bilge önderlere ihtiyacımız vardır.
Bu gün dünyanın en kalabalık toplantıları İslam ülkelerinde gerçekleşmektedir, her yıl hac için ortalama beş milyon insan hicazda bir araya gelmektedir. Bu toplantıda İslam dünyasını terörden korumak için önemli adımlar atılabilir.  
Yüce peygamberimiz 13 yıllık Mekke döneminde hiç kimseye “öte git” dememiş, gerekirse inananları “ötelere” muhacir göndermiştir.  
İslamiyet adını aldığı selam ve selamet barış ve esenlik kollarını herkese açmıştır. Bu gerçeği tersine çevirmek isteyen bilgisizleri yola getirmek için Müslümanların artık ayağa kalkma zamanı gelmiştir.

BİR DEMET CUMA HADİSİ

Sizden her biriniz cumaya gitmeden boy abdesti alsın.  (Buhari / 243)

Cuma günü banyo yapın ve koku sürünün. (Buhari / 250)
Cumaya yürüyen ayaklara Allah cehennemi haram kılar. (Buhari / 256)
Cuma günü melekler caminin kapına dururlar. Girenleri yazmaya başlarlar. İlk giren deve, ikinci giren sığır, üçüncü giren koç, dördüncü giren tavuk, beşinci giren yumurta hediye etmiş gibi sevap alır. İmam hutbeye çıkınca defterleri kapatırlar. (Buhari / 263)
Cuma günü imam hutbe okurken yanındakine sus desen namazın bozulur. (Buhari / 265)
Cuma günü içerisinde bir saat vardır o saate rast gelip de duası kabul olmayan hiçbir Müslüman yoktur. (Buhari / 265)
Asla tek başına Cuma günü oruç tutmayınız, önüne veya ardına birer gün daha ekleyerek tutunuz. (Buhari / 569)
Cabir r.a. anlatıyor: biz peygamberimizle Cuma namazını kılıyorduk, dışarıya Şamdan gıda yüklü bir kervanın geldiği haberi sızınca camide 12 kişi ve peygamberimiz dışında kimse kalmamıştı bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu: “Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır” (Buhari / 590)
Beş vakit namazdan her biri iki namaz arasındaki küçük günahlara, Cuma namazı da iki Cuma arasındaki gücük günahlara kefarettir. (S. Müslim 160)
Biz en son ümmetiz ama ilk cennete girenler biz olacağız. Üstelik ehl-i kitap bizden önce kitap indirilenlerdir ama onlar tartışmalara girerek doğrudan ayrıldılar. Bulamadıkları doğrudan birisi de Cuma günüdür. Allah cumayı bize bulmak nasip etti. Onlardan Yahudiler cumartesiyi, Hristiyanlar da pazarı Cuma sandılar. (S. Müslim / 539)
Biriniz Cuma için camiye geldiğinde imamın hutbeye çıktığını görürse hemen iki rekât namaz kılsın. (S. Müslim / 548)
Kim ki Cuma gecesi Dühan suresini okursa bütün günahları bağışlanır.(Tirmizi / 1064)
Güneş cumadan daha üstün bir gün üzerine doğmamıştır. Âdem a.s. o gün yaratıldı, cennetten dünyaya o gün gönderildi, tevbesi o gün kabul edildi ve o gün öldü. Kıyamet Cuma günü kopacaktır, bütün canlıların sonu da mahşerde Cuma günü olacaktır. Ancak insanlar ve cinler diri kalacaklardır. Bu Cuma gününde öyle bir saat vardır ki o saatte hiçbir dua reddedilmez. (Sünen-i Ebi Davud / 282)
Cuma Hristiyanların ve Yahudilerin bulamadığı ve Allah’ın Müslümanlara buldurduğu büyük gündür. Daima biz önde onlar peşimizdedirler: Yahudiler Cumartesi Hristiyanlar da Pazar günü bizi izlerler. Kıyamet günü de cennete önce biz gireceğiz. (S. Nesai / 359)
Cuma günü hutbe okunurken konuşan sırtında kitap yüklü eşeğe benzer. Bu konuşana birisi sus bile dese onun cuması da makbul olmaz. Müsned-i A. B. Hanbel / 564)
Birisine emredeyim Cuma namazını kıldırsın, ben de araştırayım ve cumaya mazeretsiz gelmeyenlerin evlerini ateşe vereyim,  diye bazen aklımdan geçiririm. Müsned-i A. B. Hanbel / 1125)